Bilgi, Bilmek ve Öğrenmek…

İnsanlara, okul ve eğitim anılarını sorduğunuzda bazı iyi anılar dışında genellikle belleklerinde kötü anılar vardır. Bu kötü anıların çoğu derslerin sıkıcılığı, okulun faliyet alanlarının sadece dersler olduğu ve spor, sanat gibi etkinliklerden yoksunluğu, mesafenin uzaklığı, karmaşası, ezbere dayalı oluşu, öğretmen veya hocaların sertliği, kuralcılığı, yetersizliği, notların bir silah olarak kullanıldığı, eskimiş ve çağın dışında kalan dersler vs olmaktadır..

Bununla birlikta bazı iyi anılar vardır; arkadaşlıklar, muziplikler, okul kırmalar, iz bırakan aşklar, öğretmenler, dostluklar, spor, sanat ve kültürel çalışmalar gibi. Üniversite diğer eğitim kurumlarından farklı ve biraz da öğrencilerin yaş olarak büyük oplmaları yaşana n kısmı özgürlükler daha başka bir iz bırakmaktadır öğrencilerde..

Bununla birlikte ortak olan ve hala çözülemeyen olgu ise “öğrenmenin gittikçe azalması, öğretim ve eğitimin bir türlü barışamaması, çocuğuna  öğrenciye “kitap okuyor musunuz?” diye sorduğunuzda “dersime çalıştım” diye yanıt veriyorsa hala eğitim, öğretim ve öğrenme arasındaki bağı kuramadığımızın göstergesidir.

Kitap okumak yerine bilgisayar oyunları tercih ediliyorsa, dersi gerçekten öğrenmek yerine ezberlemek ve not almalar yapılıyorsa, spor, sanat ve edebiyat çalışmaları küçük görülüp bunların boşa gittiği telkin edilip çocuğa ha babam fen dersleri çalıştırılıyorsa, bazı çok bilmişlerin “okusan da ne olacak ki” ukalalıkları ekleniyorsa bizler okuyan, sorgulayan, karar veren dünya çapında bilim, sanat, spor, edebiyat, iş, eğitim vd  insanları nasıl yetiştireceğiz ki?..

Her çocuğun birer dahi doğduğunu bile bile, bir şekilde onları birer tüketim meraklısı, sormayan, okumayan, karar veremeyen, kendi yaşamının sorumluluklarını alamayan, özenti, merak duygusu köreltilmiş bireylere nasıl dönüştürdüğümüzü nasıl açıklayabiliriz?..

ve bu insanlardan dünya çapında iş insanı, girişimci, mühendis, yazar, eğitmen, sporcu, sanatçı, bilim insanı vs nasıl yapılabileceğini bir bilen var mı?..

istisnalar var ama bu instisna öğrenci, okul eğitmen, okul ne kadar ki?..  ve ne kadarı Türkiye’yi dünya çapında bir ülke haline getirebilir?.. tartışılan  ve yeni getirilmek istenen sistem ne kadar geleceğin Türkiye’sine ilaç olabilir?..

Bilgi önemlidir; bilgi ise ancak doğru tasarlanmış sistemlerle üretilir. Okulların kendini gözden geçirmesinin yanı sıra bilginin en değerli olgulardan biri olacağı bir iklim yaratılmalıdır…

Bilgi ucuz olunca bilim adamı, bilgi insanı yetişmez; kaçar bu ülkeden.. Bize de herşeyi dışarıdan almaya başlarız. Başka ülkelere her konuda bağımlı hale geliriz. Emeğimizi ucuza satmak zorunda kalırız, ülke saygınlığımız kadar özgüvenimiz de zedelenir; sonuçta başkaları “esas oğlan bizler ise figüren oluruz” ki bu başımıza gelecek en büyük felakettir… Büyük Atatürk; “Çalışmadan refah içinde yaşamayı alışkanlık haline getirmiş toplumların herşeylerini nasıl yitireceğini yıllar önce öngörmüştü..” bize hatılamak kaldı sadece..

Kaynak : Kobi, Efor; 29 Ağustos 2012

Scroll to Top