“Sağlık olsun!” belki de en çok duyduğumuz, söylediğimiz ve olmasını istediğimiz sözlerden birisidir. Evet, “sağlık olsun” ama “sağlık olsun” derken aslında ne demek isteriz? Neyi anlatmak isteriz ve hangi sağlıktan bahsederiz?..
Sağlık alanında otorite olan kuruluşlar sağlığı, “insanın her açıdan esenlik içinde olması” olarak tanımlarlar. Bu esenlik kavramının içine bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal açıdan tam ve sağlıklı olmasını; ayrıca doğru ve sağlıklı bir çevrede yaşamasını gerektiğinin altını çizerler.
Evet, sağlık önemli ama günlük yaşamda insanoğlu o kadar olumsuz durumlarla karşılaşıyor ki bu gel git, kargaşa ve mücadele içinde öyle “sağlık olsun” kuru bir sözden öte gidemiyor çok zaman. Hele insan olumlu, yapıcı ve iyimser ve gerçekçi bir tutum içinde değilse; bir de üstelik yakınlarından, sevdiklerinden ve ilişiklerinden büyük darbeler almış, yokluklar ve kısıtlı bir güç ve bütçe ile yaşamaya çalışıyorsa “sağlık olsun” o kişi için bir hayal olmaktadır.
Okullar eğitim, öğretim adı altında kişiyi hayata hazırlamıyor; sanal ve bilgiye dayalı- o da tartışmalıdır- bir öğrenim içerisinde insan doğru ve güçlü bir yaşam becerisi geliştiremiyor ne yazık ki. Köy ve kasaba da yaşayan hem okumak, hem çalışmak ve hem de ailesine yardım ederek büyümeye çalışan çocuklar çoğunlukla hayata biraz hazır hale gelebiliyor; kadir kıymet biliyorlar. Apartmanda, şehir de ve biraz normalin üstünde yaşam standardı olan çocukların büyük bir bölümü ise bazı hayat becerilerinden yoksun kalıyor. Hele çok katlı sitelerde yaşıyorlarsa bir takım sosyal beceriler kazanmıyorlar; ev, okul, dersane arasında sıkışan çocuklar sokakta oyun dahi oynayamıyorlar. Varsa yoksa ders çalışacak; şanslılarsa avm gezilecek, ayak üstü bir şeyler yenecek ve doğadan uzakta, mahalle arasında top, sek sek, saklambaç oynamadan akşam edilecek ve sabahın köründe uykulu uykulu servislerle okullara taşınacak ve kısır döngü devam edecek. Şanslı ve imkânı olanlar sanat ve sporla hem hal olacak ama yine de bedensel olarak zayıf bir bünye ile yetişkinliğe adım atacaklar. ‘0 şınav veya mekik çekemeyen, barfikste en az 10 – 15 tekrar yapamayan koşamayan, kasları zayıf ergenler yetişkin olduklarında kendi ağırlıklarını bile taşıyamayacak hale gelecekler. Kalp ve dama sorunları erken yaşta onları bekleyecek, stresi yönetemeyecekler ve dayanıklı ve mücadele gerektiren yaşam becerilerinde mutluluk arayışlarını sigara, alkol veya bazı farklı haz odaklı kaçışlara yönelerek her açıdan güçlü, diri, zinde ve dayanıklı olma becerilerden yoksun kalacaklar.
Sağlığın tanımı, “hasta olmamak” değildir. Beden olarak güçlü, hareketli, zihin olarak kıvrak ve zeki, duygu olarak kendini yönetebilen, duygusal zekâsı gelişmiş, sosyal olarak yaşadığı çevre ile olumlu ve anlamlı ilişkiler kurabilen; kendi davranışlarını sorumluluğunu almış, ruhsal olarak yaşadığı çevre, doğa ve diğer canlılarla uyumlu bir ilişki kurabilmiş ve değer üreten bir birey olmak demektir. Neşeli, canlı, iyimser, yardımsever, duygu bağı kurabilen, başkalarını anlayabilen, vicdanlı, şefkatli, insan odaklı ve maneviyatı gelişmiş insan olmak demektir sağlıklı olmak. Bu insan hata yapabilir, yanlışları olabilir ama bazen zorluklar yaşayabilir ama kimseye bilerek zarar vermez; hatasını fark ettiğinde kendini düzeltir. Utanma duygusu yüksektir; “eline, beline ve diline hâkimdir” Anadolu irfanının bilgeliği doğrultusunda. İş ahlakı yüksektir, saygı, sevgi ve dürüstlük erdemleridir. İlim irfan yolunda yolcudur. Kendini bilme sevdasındadır. Sürekli öğrenme ve değişme yolunda öğrencidir. Bir gönül insanıdır.
Sağlıklı olmak, fit olmak; kas yığını olmak değildir. İnsan sıfatına yakışan tutum ve davranışları ile örnek olan insandır aynı zamanda.
Evet, “sağlık olsun” ama “sağlık olsun” derken neleri anlamamız gerektiğini iyi bilmek ve bildiklerimizi de hayata geçirmek sorumluluğumuz olmalıdır hiç bahane bulmadan…
Turgay Biçer 28 Şubat 2024