İnsan öğrenmeden ve dünden farklı birisi olmadan yaşayamayacak tek canlıdır. Hayvanlar yaşayacak temel beceriler dışında öğrenmeyi bırakır ve içgüdüleri ile davranır. Ama insan öyle değildir; yaşamını daha iyiye götürmek için bir şekilde öğrenmeyi yaşamının merkezine almak ve öğrenmeye aç ve açık olmak zorundadır.
Üniversiteler bile bugün öğretim sonrası yaşam boyu öğrenme merkezleri açarak öğrenmeyi tüm yaşama yaymaya başladılar. Bu merkezlerde sertifika eğitimleri ile profesyonelleri daha da geliştirmek ve daha iyiye götürmek için eğitimler vermektedir. Bunun nedeni, insanın sorun çözme becerilerinin sürekli olduğu ve “gelişmezse geliştiremeyeceği” ilkesinin sonucudur. İkinci olarak, “ne bilirsek bilelim bir süre sonra tüm bildiklerimizin bir süre sonra işe yaramadığıdır.” Geriye, sürekli öğrenmek ve kendimizi, bildiklerimi, yetkinliklerimiz ve yeteneklerimizi geliştirmekten başka seçenek kalmamaktadır.
Bu gerçeğe; bilgi çağında olmamıza ve bilenin fark yaratacağına rağmen insanların öğrenmeye direnmeleri, cahil kalmayı yüceltmeleri; okumama, bilmeme, gerçekleri yadsıma ve inkar etmeleri ise insana yakışmadığı bibi bu davranışların yüceltilmesi de başka bir yanlışın kendisidir.
Gerçekte öğrenme tek başına yapılan bir eylemdir. Bilgi sağlayıcıları ki bunlar, öğretmenler, filozoflar, bilim insanları, araştırmacılar vs sadece bilgi aktaran ve bilgi sağlayıcılarıdır. Öğrenmek ise bireyin ilgi, merak ve yaşam sorunları ile başa çıkmak için gereksinimi olan şeylerdir ve tek başına yapılır. Kimse kimseye bir şey öğretemez sadece “vesile olur.” Dolayısıyla bireyin yapacağı tek şey öğrenmeye aç ve açık olması ve hayatını daha iyiye götürmek için kendisinin öğrenme sorumluluğunu alması gerektiğidir.
Sistemin yani çevrenin de öğrenmeyi kolaylaştırmak için bilgiyi önemli ve değerli konuma getirmesi; okumayı, bilmeyi, öğrenmeyi, araştırmayı cazip hale getirip yüceltmesi yani bir albenisi olan bir duruma getirmesi gerekir. “Okuyunca ne olacak, bilince ne değişecek, şu kişi okudu da ne oldu?” gibi okumayı, bilmeyi, öğrenmeyi ve araştırmayı küçümseyen ve değersizleştiren bir ortam oluşması ki bunlara düşünce virüsleri denir – öğrenmenin önündeki büyük engellerdir. Öğrenmeyi yücelten, değerli kılan ve öğrenmemeyi, bilmemeyi yani, cehaleti tu taka yapmazsak öğrenmek sadece birkaç seçi,lmi,ş insanın tekelindeymiş gibi bir algı yaratacaktır.
Kısaca öğrenmenin önündeki engelleri kaldırırken, öğrenmeyi, bilmeyi, anlamayı, okumayı ve çalışmayı yüceltmeli ve geliştirmeli; hatta öğreneni, bileni en iyi duruma getirmeyi topyekûn bir seferberlikle liyakatı inşa etmeliyiz ki hep birey hem de ülke olarak çağdaşlık ve medeniyetine ulaşabilelim.
Turgay Biçer, 28 Şubat 2020