Yabancılaşmalar - doruk performans enstitü
Prof. Dr. Turgay Biçer

Yabancılaşmalar

Prof. Dr. Turgay Biçer | 08/01/2014

16 yıl önce geldiğim Fethiye çok ama çok değişmiş budum. Şehir büyümüş, her boş alan ve arsaya villa veya apartmanlar yapılmış ve özellikle de turistlere! Satılmış.
Turistler buradan ev aldığına göre artık turist olma özelliğini kaybederek bizim vatandaşımız! olmuş.
AB ye henüz girmedik ama ülkemizde arazi ve ev alan yabancılarla AB ye girmiş gibi olmuşuz da haberimiz yok.
Hisarönü’ ne iniyorsunuz burası İngiltere’nin bir küçük kasabası gibi. Lokanta ve gece kulüplerinin isimleri İngilizce. Tükçe isime rastlamak imkansız gibi. Her işletme sahibi en iyi İngiliz yemeklerinin kendilerinde olduğunu İngilizce yazdıkları ilanlarla müşterilerinin hizmetinde olduklarının yarışına girmişler.
Öğrendik ki, Fethiye, Marmaris, yöresini İngilizler, Alanya, Kaş yöresini Almanlar, Antalya yöresini Alman ve Rus turistler parsellemiş durumda.
Hisarönü’ndeki lokantada yemek yemek için gittiğimiz lokanta menülerden yemek isimleri İngilizce, fiyatları ise İngiliz paundu cinsinden. 
Bize gelen hesap pusulası bile paund üzerinden. Lokantada Türkçe fiyatlar ve yemek isimleri yazmıyor.
Garsona yemeklerin Türkçe fiyatını soruyoruz, garson bize yekün bir tutar getiriyor. Neden yemeklerin ve fiyatların Türkçe yazmadığını sorduğumuzda “ abi biz yabancılarla çalışıyoruz, yerli gelmiyor ki; burada her şey İngilizlere göre ” yanıtını veriyor.
Garsonlar çat pat bildikleri yabancı dil ve tatil atmosferinin etkisiyle turist müşterilerle samimiyet sınırını aşan diyaloglar içersindeler. Gördüğümüz manzaralara çocuklarınız şahit olmasını istemediğimiz için lokantadan kaçarcasına uzaklaşıyoruz.
Otel sahipleri, tur acentaları, lokanta sahipleri bu yılın çok zor geçtiğini, “herşey dahil” sistemi yüzünden turistlerin para harcamadıklarını; gelen turistlerin ise zaten düşük ekonomik gelire sahip olduklarını; zengin turistlerin farklı Akdeniz ülkelerini tercih  ettiklerini söylüyorlar.
Yanlış anlaşılmak istemem. Turiste, yabancı dile, yabancıya karşı değilim ama kendi ülkemde kendi dilimin, kültürümün içinde “yabancılaşmaya ve yabancı kalmaya” karşıyım.
Çok ülke gezdim. Gelişmiş, ülkelerin kendi dillerini nasıl koruduklarını, her zaman ve her şeyden önce kendi dillerini ve kendi kültürlerini nasıl öne çıkardıklarını ve bunu öyle yada böyle yabancılara empoze etiklerine herkes tanık oldum. 
İspanya’da, Almanya’da, Fransa’da Yunanistan’da İtalya’da ve daha bir çok ülkede yabancı isimler, yabancı fiyat listeleri pek bulunmaz. Olsa dahi daha küçük ve önce kendi dillerinin menüsünü size verirler.
Hatta yabancı dili veya İngilizce’yi zar zor konuştuklarına ve hatta bildikleri halde konuşmadıklarına tanık olursunuz.
O insanlar bu durumdan pek mutsuz değiller görünüyorlar. Kendi ülkeme gelen turist asansörde bana kendi lisanıyla merhaba derken ben Türkçe merhaba dediğimde turistin yüzündeki renk değişimlerini hemen görüyorum.
Yurtdışındaki beş yıldızlı otellerde bile resepsiyon çalışanları yarım yamalak ingilizce biliyorlar. Anlaşmak bazen çok zaman alıyor.
Bizim oteller ise birden fazla dil bilen, konuşma adabı ve kültürüyle her yönüyle şık ve zarif çalışanlarla dolu. Fiyatlarımız ise yabancılara göre çok ama çok ucuz.
Dil bilmek önemli. Yeni kültürler, yaşamlar ve insanlar tanımak; insanın kendisini geliştirmek için dil bilmek, konuşmak ve öğrenmek çok ama çok önemli. Yeni dil öğrenmek demek kendi dilini unutmak, küçümsemek, kendini başkalarından aşağıda görmek değildir.  Kişinin kendine, kültürüne, çevresine ve yaşama yabancılaşması ise hiç değildir.
Ticaret yalnızca “para” kazanmak demek değildir. Kaybettiklerimiz ve kaybedeceklerimiz paranın bile satın alamayacağı şeyler olduğunda “para” bile gidenleri getirmeye yetmeyebilir.
Yetmişli yıllarda Yeşilçam’da Türk filimlerinin şablonu haline gelen “bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla” klişesi ne yazık ki, ruhumuza da sahip olmaya başladığını görüyor gibiyim.

Garsonun “abi biz yabancılarla çalışıyoruz, yerli gelmiyor ki; burada her şey İngilizlere göre ” yanıtını kafamda yankılanmaya devam ediyor ve ben kendimi kendi ülkemde yabancı hissetmeye ve hissettirilmeye zorlanmaya devam ediyorum…