Birçok düşünür, yazar, araştırmacı insanın en büyük özelliğinin, yetisinin ve kazancının zihni olduğunu söyler. Zihin kişinin evreni, dünyası, her şeyini tasarladığı ve yarattığı; içinde her şeyin var olduğu akıl almaz bir büyüklük, genişlikte olan ve çoğunlukla kötü kullanılan bir varlığıdır.
Zihin her şeyin var olduğu muhteşem bir depodur; bir anlamda “açıl susum açıl” dendiğinde açılan, kişiye sahip olduğu muhteşem zenginlikleri fark ettiren; umut veren ve yapabilme duygusuna götüren bir zenginliktir.
Zihin yanlış kullanıldığında yaratılan olumsuz düşüncelerle kişiyi hasta eden, hayatı yaşanmaz kılan bir canavara da dönüşebilir aynı zamanda; zihnin kendi başına bir iradesi olmadığından sadece bizden onun doğru, anlamlı ve olması gereken zenginlikleri yaratmak için kullanmayı beklemektedir.
Zihin, bizim yaşam tuvalımızdır; oraya ne çizersek o olmaya başlar. Önemli olan burada içimizdeki ressamı ne kadar harekete geçirebildiğimiz ve çizim konusunda ne kadar usta olduğumuzdur. Sanatçı gözlükle bakarsak olaylara ve şeylere zihnimiz ona göre çizme başlayacak ve ona göre düşünce oluşturacaktır. Yok eğer olaylara ve hayata olumsuz ve karanlık tarafından bakarsak tuvalımıza çizimlerimiz pek iç açıcı olmayacaktır.
Düşünmeyi ne yazık ki öğretmiyorlar bize okullarda; bazı sıradışı insanlar veya biraz kendine ve düşüncelerine emek verenler bu sırrı keşfedebiliyor; hayatı ve kendi yaşamlarını bir cennete çevirebiliyorlar.
Zihinde düşünebildiğimiz ve düşünemediğimiz her şey vardır. Önemli olan onu nerede olursa olsun çağırmaktır. Zihin bizim emirlerimize uyar, ne istiyorsak onu gün ışığına çıkarır ve hizmetimize sunar. İyi veya kötü, doğru veya yanlış, şifa veya hastalık, her şey ama her şeyin oluştuğu yer zihindir.
Güzel, muhteşem ve tat veren şeyleri düşünmeye başladığımız andan itibaren zihnimiz emirleri yerine getirmek için çalışır durur ve bunlar ne kadar uzakta bile olsa şimdiye isteğin şiddetine bağlı olarak onu gerçekleştirmek için çalışır. İsteklerimizi ne kadar istediğimiz ve nasıl istediğimiz önemlidir. Güzel olan bir şeyi isterken aynı anda ondan korkarsak beyin isteği iptal eder ve korkulanı bize getirir. “Korktuğumum başıma geliyor” deriz ya işte onlar zihnimizin kuvvetle istediği aslında olmasını istemediğimiz anda bile olabilen ve çağrılan şeylerdir. Çünkü zihnimiz kendine söyleneni yapar, yapılmasını istemediğimiz emirleri “yap” olarak algılar dolayısıyla ne olmasını istiyorsak onları kuvvetli şekilde düşündüğümüzde o şeyler zihnimizde şekillenmeye başlar ve sonrasında gerçekliğimiz olur zamanı gelince.
Biz biz olalım, ne istemediğimizi değil “ne istediğimize” odaklanalım hem de en kuvvetli şekilde korkmadan ve çekinmeden. Enerjimizi korkulara, kaygılara ve endişelere değil, coşkulara, umutlara, cesarete, zenginliğe, bolluğa, mutluluğa ve üretmeye odaklayalım. Zira birkez korktuğumuzda ve olmasını istemediklerimizi düşünmeye başladığımızda ne yazık ki ondan kaçış yolu olmayacaktır eğer aksini yapamazsak…
26 Ocak 2017