Sevginin çeşitleri çoktur; çeşidi, konu ve objesi veya nesnesi ne olursa olsun sevgi evrensel bir duygudur ve insanlığın bekası için gereklidir.
Sevgi, insanı insan yapan ve insanlaştıran, barışı, huzuru, mutluluğu getiren; paylaşmayı öğreten, savaşları durduran, anlamaya, vermeye ve birlikte var olmaya dönük duygu düşünce ve davranışların bütünüdür kanımca.
Eric From, sevginin kendi kendine olmayacağını emek, çaba ve bilgi gerektiğini söyler “sevme sanatı” kitabında. Seven insanı da bir sanatçıya benzetir. Nasıl sanatçı yapacağı sanat eserine ilgisini, emeğini, sevgisini ve çabasını veriyorsa seven insan da sevdiği kişiye ve veya nesneye ilgisini, çabasını ve bilgisini veriyordur. Dolayısıyla insan bir kişiyi, nesneyi veya objeyi severek var eder ve onu severek yüceltir. Sevmek bu bağlamda “vermekle” eş değerdir. Eğer sevmek vermekse karşılıksız almak üzerine kurulan bir ilişki ise sevgi olamayacağı bir gerçektir.
Anne baba, çocuk, yurt, kendini sevmek, ağacı, ormanı, komşusunu sevmek insanın sevginin çeşitlerine örnektir. Ama bir sevgi var ki bunların dışında insanın kendisini aştığının ve insanlık mertebesinde yüceldiğinin bir simgesidir; bu sevgi “hayvan sevgisidir.”
Hayvan sevgisi de çeşitlidir. Vahşi denilen hayvanları doğada sevmek ve onların yaban hayatına saygı duymak sevginin bir çeşididir. Onlar, zaten insanların onlara zarar vermediği sürece zarar vermediğini biliyoruz. Onların zararı kendine korumaya dönüktür sadece ama bile bile insanların hayvanlara zarar vermesi hangi şekillerde olursa olsun insanlık adına doğal karşılanamaz…
Evcil hayvanlara gelmek istiyorum; genellikle kedi, köpek, kuş, balık veya az da olsa küçükbaş hayvan olarak tanımlanan bu dostlarımız bizlerin şehir hayatında ayakta kalmak, bir parça doğallığımızı korumak ve yaşamın kendisiyle uyum içinde yaşamak için gereklidir. Kimisi evlerinde bakar, kimisi hayvan barınaklarında gönüllü olarak çalışır kimisi de sokakta yaşayan hayvan dostların acısını yüreğinde hisseder ve onlara sokakta bakmak için duyarlık geliştirir. Hele bu dostların bir şekilde “pet şop” yani evcil hayvan dükkânlarında ticaretini yapma ayıbı insanlık adına zaten bir utançtır ve hala buna kimsenin “dur” dememesi de başka bir çelişkidir.
Eşim haftanın bir bazen iki günü Ataşehir barınağına gönüllü olarak gider ve diğer gönüllü arkadaşlarıyla devasa köpekleri gezdirir, bakımlarını yapar ve onlarla sıkı dostluk kurar. Buradaki gönüller gerçekten büyük bir özveri ile çalışıyor. Bende yazın bir gün onlara katıldım ve neler yaptıklarını gözlerimle gördüm. Hepsi gözümde bir kahraman ve insanlık adına saygı duyacağımız gönlü yüce insanlar. Bir avuç gönüllü ailesi olarak sokağa atılmış, işkence edilen, petşoplardan alınıp bakamayınca sokağa bırakılan, örselenmiş hayvanlara destek olarak, onları hayata tutundurmaya, bir anlamda bizlerin vurdumduymazlıklarını telefi etmeye çalışırken, toplumda da “satın alma sahiplen” sloganıyla sosyal sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyorlar.
Sizlerin de vakti varsa zaman zaman oralara uğrayarak onlara destek verebilir ve çalışmalarına insanlık adına ortak olabilirsiniz. İnanın bir günle bile gitseniz manevi açıdan kendinizi çok farklı ve huzurlu hissedeceksiniz…
“Başka sorunlar varken hayvanlarda nereden çıktı?” Demeyin, onlara yine zaman ayırın ve destek olun. Hayvanları sevmek başka sevginizi azaltmaz aksine çoğaltır. Dünyanın daha yaşanabilir olmasını istiyorsak bir yerden başlamak gerekiyor…
Turgay Biçer
Ocak 2018 Kobi Efor